Geçtiğimiz günlerde ara başlık olarak “pavyon kültürü” ile ilgili yazımda geçirdiğim “Medya Okuryazarlığı” konusu üzerine değineceğimi söylemiştim.

Türkiye’nin medya okuryazarlığı dersine katkısı, İletişim şurasının toplanması ve RTÜK’ün yaptıkları ile ortaokul öğrencilerinin müfredatına Medya Okuryazarlığı dersinin konulmasıyla bilinir ve televizyonlarda “koruyucu sembol sistemi” adında çalışmalarını örnek gösterebiliriz. Ortaokul öğrencilerine seçmeli ders olarak verilmiş ama bazı belirli illerdeki öğrenciler almıştır. Bu dersi hiç almayanlar da var. Yükseköğretimde ise bazı bölümlerin ihtiyacı üzerine medya okuryazarlığı dersi verilmektedir.

Medya Okuryazarlığı alanında kendisini, özel olarak geliştirenler de var.

Ancak ortaokulda verilen Medya Okuryazarlığı dersinin, yeterli nitelikte verilmediğini bazı internet sitelerinde okuyorum.

Ülkemizde televizyona sunulan içerikler, ciddi anlamda kişiyi veya toplumu etkilemekte.

Gereksiz ve hiçbir bilgi alanı olmayan programlar sunuluyor. Bilmesek de olur dediğimiz olayları, biliyoruz artık.

Sırayla bahsedelim, birkaç yıl önce viral olan Çukur dizisi izleyenlerini ekranlara kilitliyordu. Benim de biraz aşina olduğum bir diziydi. Bu diziden sonra dizinin, insanda bıraktığı etkiyi anlayınca yerli televizyon dizileri ile aramı açtım.

Çukur dizisi, o kadar viral oldu ki İstanbul’un bazı caddelerde, sokaklarda çukur sembolünü görebilirdiniz. Bu sembolün elbiselerin üzerine basılması, belli yaş gruplarının bu sembolü vücuduna çizmesi, dizinin çekildiği o meşhur sokağın turistik yer haline gelmesi. Oysa bu dizi şiddetin sorunları çözeceğini ortaya koyuyordu ve aile kavramını yanlış boyutlarda gösteriyordu.

“Uyuşturucuya karşısın, ama cinayet silah kaçakçılığı hepsi var maşallah!”

“Bir mahallede, Koçovalı ailesinin imparatorluk kurması”  

Çukur dizisi dışında yasak elma tarzında dizelerde dikkat çekiyor. Yerli dizilerimizin birçoğu farklı konulardan başlayıp hep aynı bildiğimiz, gördüğümüz noktalarda birleşiyorlar. Aşk ve git gel olayları vs. artık bir sonraki sahneyi tahmin edip tutturacak hale geldik.

Yine yakın zamanımızda çukur dizisi gibi viral olan “İnci taneleri” dizisi de viral oldu. Dilber dansı için açılan kurslar, dansı oynamaya çalışan kişiler, dilber dansını dört gözle bekleyenler. Ancak bazı dizilerimiz bazen toplumumuzdaki dizi, filim kültürünü de ortaya koyuyor tabi.

İşte bu yüzden medya okuryazarlığı herkese lazım.  

Her yaş grubunun bilinçlenmesi gereken bir alan.

Medya Okuryazarlığını bilmek, medyayı tanımak, yapısını anlamak, içerikleri çözümlemek, düşünme eylemini başlatmak, içerik üretebilmek, medya mesajlarındaki simgeleri veya imgeleri anlamak, bize yönlendirilmek istenen düşünceyi bilmektir.

Bizler, yeryüzündeki en kapsamlı, güçlü ve nitelikli canlılarız. Neden başkalarının yönelttiği içerikler ile pasif kalıp bir sünger gibi bize, dayatılan her düşünceyi, emelim?  

“Hayır” diyorsanız medyayı okuyun. Bize, her türlü zararı dokunan interneti lehinize çevirip faydalı yönlere kullanabilirsiniz. Bu alan üzerine ders videoları çekiliyor.  

Medya okuryazarlığının gerekliliği üzerine verdiğim örnekler sadece yukarıdakiler ile sınırlı değil. Siyasi, kültürel, ekonomi ve bağlantılı alanlar olarak tüketim ve yönlendirme üzerine her içerikte yararlılığı olan alandır. Medya Okuryazarlığı, bize gönderilen her mesajı tutarlı bir şekilde değerlendirebilmeyi ve savunduğumuz düşünceler üzerine taraftarca değil, akıllıca düşünebilmeyi sağlar.

Medya Okuryazarlığı ile ilgili gerekli bilinçlendirmeler yapılmalı. Türkiye’nin birçok yerinde konferanslar verilmeli. İnsanlar fazlasıyla bilinçlendirilmeli. Ortaokulda verilen Medya Okuryazarlığı dersi zorunlu olmalı ve bilinçli kişiler tarafından dersi verilmeli. Böylesi bir dönemde ülkenin gelecek kuşakları için ihtiyaç değil, gerekliliktir.

ŞAFAK IŞIK